Kusursuz Tasarımların Sahibi
Bir yere yetişmek için evden aceleyle çıktınız, gideceğiniz yerin adresini tam olarak bilmiyorsunuz, üstelik trafik de çok sıkışık. Buna rağmen hiç endişelenmiyorsunuz. Evden çıkmadan önce küçük bir düğmeye basıyorsunuz, arabanız kendi başına park ettiğiniz yerden hareket ederek kapınızın önüne geliyor. Bu arada hava soğuk ama arabanız hassas termometresi ile algılıyor ve sizin bir düğmeye gerek kalmadan arabanızın içindeki ısıtma sistemi otomatik olarak açılıyor. Ona yaklaştığınızda ise, özel bir tarama sistemini kullanarak sizi tanıyor ve kapıyı açıyor. Koltuğunuza oturduğunuzda da emniyet kemeri otomatik olarak kilitleniyor. Gideceğiniz yerin adresini arabaya veriyorsunuz. Arabanız internet üzerinden trafik durumunu kontrol edip hedefe en çabuk varmanızı sağlayacak güzergâhı çıkartıyor ve yolculuk sırasında güzergâhla ilgili düzeltmeler yaparak bunları size bildiriyor. Bu arada arabanızda maksimum güvenlik kontrolü olduğu için kaza riskleri de en aza indiriliyor. Sözgelimi yol kaygansa yapabileceğiniz maksimum güvenli hızı hesap edip arabayı ona göre kullanmanızı sağlıyor. Eğer üzerinize doğru yüksek hızla seyreden bir araç varsa, trafik içinde en uygun yere doğru, en güvenli manevrayı otomatik olarak yapıyor.
Şüphesiz böyle bir araba var olsaydı pek çok kimse tasarımcısını, üretici firmayı merak eder ve onlar hakkında bilgi edinmeye çalışırdı. Şüphesiz bunun sebebi şu an böyle bir arabanın henüz yapılamamış olması. Oysa şu an teknolojik olarak hiçbir kıymeti olmayan bir araba da muhtemelen ilk yapıldığı sıralarda insanlarda hayranlık uyandırmıştır. İlk otomobil yapıldığında insanların pek çoğu gördüğüne inanamamış, “hiçbir hayvanın çekmediği kendi başına çalışan bir araç nasıl olabilir?” diye düşünmüştü. Oysa şu an mevcut otomobillerin en ucuzu, en eski teknoloji ile üretileni bile teknik özellikleri bakımından ilk otomobilden kat be kat üstün.
Tasarımlara Hayranlık Duymak
Az önce hayalini kurduğumuz otomobilden daha iyi bir otomobil üretildiğinde muhtemelen ona da duyulan hayranlık zamanla yok olup gidecek.
Acaba asıl hayranlık duyulması gerekenler teknolojik ürünler değil de onları tasarlayıp üretenler mi olmalı?
Şüphesiz arabalar için geçerli olan onları tasarlayan ya da üretenler içinde geçerli. Bir tasarımcı ya da üretici, bir başkasınınkinden daha hızlı, daha az yakıt harcayan daha konforlu otomobiller yapabilmektedir. Öyleyse hayranlık duyulması gereken insanların beyinsel işlevleri mi?
İlk otomobili tasarlayan ile bugün en beğendiğiniz arabayı tasarlayan kişilerin beyinleri arasında bir fark yoktur. Her ikisinin de beyni aynı büyüklüktedir, aynı maddelerden oluşur. Üstelik üzerlerindeki sinirlerin yapıları da en ufak ayrıntısına kadar birbirinin aynıdır. Aslında burada sorulması gereken “otomobillerin veya diğer teknolojik ürünlerin tasarımındaki temel unsur insan beyni midir?” sorusudur.
Her insanın beyni ortalama 1400 gramlık bir yağ ve protein bileşiminden oluşmaktadır. Tüm yağlar ve proteinler belirli moleküllerden, moleküller de belirli atomlardan oluşur. Bu durumda “arabaları tasarlayan ve asıl hayranlık duyulması gerekenler atomlardır” dememiz mi gerekiyor?
Bu son sorunun cevabı bizi, gerçek doğru cevaba götürecektir. Bu sorunun cevabı İlahi bir rehber ve içinde her şey için bir açıklama olan Kuran’da yer alıyor.
Tasarımcıları Yaratanı Fark Etmek
Bir tasarımcı veya amatör bir araştırmacı, otomobiller ile ilgili çok derin ve detaylı araştırmalar yapabilir. Bu konuda dünyanın en bilgili kişisi de olabilir. Ancak eğer akıl ve vicdandan yoksunsa, bu kişi sadece otomobil ile ilgili bilgilere sahip olacaktır, yani bu bilgileri sadece taşıyacaktır. Dolayısıyla bu bilgilerin doğrultusunda doğru bir çıkarım yapamayacaktır.
Oysa vicdan ve akıl sahibi bir insan, otomobildeki mükemmel özellikleri, detaylarındaki mükemmellikleri görerek, bu kadar karmaşık bir yapının ancak ve ancak bir Yaratan’ı, üstün akıl sahibi bir tasarlayıcısı olması gerektiğini anlar. Sözgelimi arabanın durabilmesi için bir fren mekanizması olmalıdır. Ancak bir arabadaki fren sistemi ne kadar mükemmel olursa olsun işe yaraması için ilk önce cisimler ve yüzeyler arasındaki sürtünme kuvvetinin var olması şarttır. Eğer sürtünme kuvveti yaratılmamış olsaydı fren yapmak bir yana arabanın vites kolunu kavrayamayacak, hatta gaz pedalına bile dokunamayacaktık. Motor yağını oluşturan atomlar kayganlık özelliğini verecek şekilde dizilmemiş olsalardı, arabanızın motoru ne kadar mükemmel olursa olsun hemen bozulacaktı.
İnsan vicdanıyla düşünmeye devam ederse şu sonuca varacaktır: otomobili ve onun tasarımcısını bu mükemmellikte yaratan güç, diğer tüm canlı ve cansız varlıkların da Yaratıcısıdır. Kuran’da vicdanının sesini dinleyip akıllıca düşünerek Allah’ı bulan Hz. İbrahim şöyle örnek verilmektedir:
“Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: ‘Bu benim Rabbimdir.’ Fakat (yıldız) kayboluverince: ‘Ben kaybolup-gidenleri sevmem’ demişti. Ardından Ay’ı, (etrafa aydınlık saçarak) doğar görünce: ‘Bu benim Rabbim’ demiş, fakat o da kayboluverince: ‘Andolsun’ demişti, ‘Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum.’ Sonra Güneş’i (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: ‘İşte bu benim Rabbim, bu en büyük’ demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: ‘Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım.’ ‘Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim’.” (Enam Suresi, 76-79)
Elbette Hz. İbrahim’le ilgili bu kıssada önemli bir ders vardır. Bir insanın Allah’ın varlığını kavraması son derece kolaydır. İnsanın gözünü çevirdiği her yerde yaratılışın sayısız delili mevcuttur. Vicdanlı bir insan hiçbir şey bilmese de, kendisine hiçbir şey anlatılmasa da, yapacağı birkaç dakikalık samimi bir tefekkür ile evrenin bir Yaratıcısı olduğunu kolaylıkla görebilir. Ve Allah’ın gücünü, büyüklüğünü, her şeye hâkim olduğunu anlayabilir. İşte bu yüzden vicdanı ile düşünen Hz. İbrahim samimi bir tefekkür sonucunda Allah’ın varlığını ve yüceliğini görmüştür.
Hammaddesinden, tasarımcısına kadar teknolojik ürünlerin tüm bileşenleri Allah’ın sonsuz ilminin ürünüdür. Allah’ın kusursuz yaratışının örnekleri sürtünme kuvvetinden elektromanyetik dalgalara, elementlerin içindeki atomlardan ışığa kadar her yerde kendini gösterir.
Nitekim Allah’ın bu kusursuz yaratma gücü ve sanatı, bir Kuran ayetinde şöyle ifade edilir:
O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)
Bu sitede hammaddesinden tasarımcısına kadar teknolojik ürünlerin tüm bileşenlerinin, Allah’ın sonsuz ilminin ürünü olduğuna şahit olacaksınız. Allah’ın kusursuz yaratışının örneklerini, bazen sürtünme kuvvetinde, bazen elektromanyetik dalgalarda, bazen de elementlerin içindeki atomlarda göreceğiz. Nitekim Allah’ın bu kusursuz yaratma gücü ve sanatı, bir Kuran ayetinde şöyle ifade edilir:
O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)
Tasarım ve Yaratılış Hakkında…
Bu yazımızda iki hususta açıklama yapmak gerekiyor. İlk ve öncelikli olarak; Bu yazıda geçen ‘Tasarım’ ifadesinin doğru anlaşılması önemlidir. Allah’ın kusursuz bir tasarım yaratmış olması, Rabbimiz’in önce plan yaptığı daha sonra yarattığı anlamına gelmez. Bilinmelidir ki, yerlerin ve göklerin Rabbi olan Allah’ın yaratmak için herhangi bir ‘tasarım’ yapmaya ihtiyacı yoktur. Allah’ın tasarlaması ve yaratması aynı anda olur. Allah bu tür eksikliklerden münezzehtir.
Allah’ın, bir şeyin ya da bir işin olmasını dilediğinde, onun olması için yalnızca “Ol!” demesi yeterlidir.
Ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:
Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri yalnızca: “Ol” demesidir; o da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82)
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “OL” der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)
İkinci olarak; bazı bilimsel eserlerde “akıllı tasarım” tanımlanmasının kullanılması hakkında zorunlu bir açıklama yapmak gerekiyor.
Neden bu eserlerde doğrudan Allah’ın yarattığını söylemek yerine “tasarımcı” ya da “akıllı tasarım” tanımlamaları özellikle tercih edilmesine karşın, Allah’ın yaratmasından açıkça bahsedilmemektedir?
Micheal J. Behe tarafından geliştirilen ve dünyada yoğun ilgi uyandıran “Akıllı Tasarım = Intelligent Design” teorisi, varlıkların rastlantısal olarak değil, ilim, hikmet ve kudretin muhteşem planı dairesinde var olduğunu bilimsel izahlarla ortaya koyuyor. Bunu yaparken de Fâil konusunda bir isim vermeden ve vahiyden bahsetmeden meseleyi tamamen bilimsel örneklerle açıklıyor. Ancak tüm örneklerin sonunda ilmi ve kudreti nihayetsiz bir tasarımcının varlığını isim vermeden gözler önüne seriyor. Teori ile alakalı detaylı bilgiyi sitemizde “Darwinizme Alternatif Teoriler” kategorisi altındaki “Akıllı Tasarım Teorisi” başlığı altında bulabilirsiniz.
Bu teorinin dünyadaki diğer takipçileri de J. Behe gibi benzer faaliyetlerle bütün canlıların aslında tesadüfe zerre kadar ihtimal bulunmayan bir sistemde yaratıldıklarını açıklamaya çalışıyorlar. Teorinin bilimsel kimliğinden dolayı ise bir yaratıcıdan doğrudan bahsetmeden bu çalışmaları yürütüyorlar.
Bu teoriyi duyan ve Allah’ın sonsuz ilim ve kudretinden haberdar olanlar; teorinin bu isimlendirmesinde, bir yaratıcının varlığının anlaşılmadığını ve “akıl”, “tasarım” gibi kelimelerin kusurlu varlıklar için geçerli olan tanımlamalar olduğunu göz önüne alarak, yaratılışı ispatlamak için kullanılan bir teoriye bu ismin verilmesini uygun görmüyorlar veya yaratılışı ispat için doğrudan bu teorinin mevcut haliyle sunulmasında bazı mahsurlar ileri sürüyorlar.
Bu haklı itirazlar neticesinde, teoriyle ilgilenen ve savunan “bir Müslümanın akıldan çıkarılmaması gereken bazı noktalara değinmek istiyoruz:
“Akıl” kavramı insanda ruha ait bir sıfat olup “insanın ilimleri anlayan, sebeplerden sonuçları çıkaran ve eserden eser sahibine intikal ettiren” bir güzellik olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla bu anlamı ile Yaratıcı’nın tarif edilmesinde kullanılması uygun değildir. Buradaki “akıl” kavramı yerine “Allah’ın sonsuz ilmi” konulabilir, bir Müslüman konuyu bu şekilde değerlendirebilir.
Bu teori ile ilgilenen bir Müslüman değerlendirme yaparken “Akıllı” kavramı yerine Allah’ın Mukaddir, Hakîm, Âlim, Musavvir, Adil ve Munazzım gibi isimlerinin sonucu olan “gayeli, planlı ve ölçülü” kavramlarını ve “tasarım” kavramı yerine de Kâdir, Hâlık, Bâri ve Fatır gibi isimlerin sonucu olan “kusursuz ve benzersiz yaratma” fiilini düşünmesi uygundur.
Vahiy mutlak doğrudur; bilim gibi beşeri bilgi kaynakları ve teoriler ise eksik, kusurlu ve değişkendir. Bununla beraber, vahyin mesajını doğrulama amaçlı bilimsel veri ve teorilerin kullanmanın da bir mahsuru yoktur, olmamalıdır. Aksine belki “tahkiki iman”a destek olabilir. Çünkü varlıkların tefekkürü insanı tahkiki imana ulaştırmaktadır. Yaratıcı’ya inananların da Big Bang gibi Kuran’ın anlattıkları ile uyumlu benzeri bilimsel teori ve keşifleri tebliğ ve imanı arttırma çabalarında kullanabilirler.
Sonuç olarak; bizler “akıllı tasarım” teorisinden faydalanarak, bu teoride kullanılan materyallerle canlılardaki “bir amacı olan, planlı, ölçülü, eşsiz ve kusursuz yaratılış”ı ispatlayabiliriz. Ancak insani bir sıfat olan “akıl” ve “tasarım” kavramları yerine mutlak surette Allah’ın isimlerinin ve sıfatlarının gereği olan tanımları kullanmak ve anlamak daha doğru olacaktır.
Yazar / Burhan Efeoğlu Tasarımcı / MSÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı