Evrim Teorisi’ni Reddetmek Neden Önemlidir?
Maddecilik ya da günümüzde kullanılan adıyla materyalizm, tarihin çok eski dönemlerinden beri var olan fikir sistemlerinden biridir. Materyalizm, tek gerçek varlığın madde olduğunu savunur. Bu batıl anlayışa göre madde ezelden beri vardır ve sonsuza kadar da varlığını sürdürecektir. Materyalizmin en önemli özelliği ise bir Yaratıcı’nın varlığını ve her türlü dini inancı reddetmesidir. Yeryüzünde dinsizliği kendine temel prensip edinen pek çok akım, ideoloji ve fikir sistemi bulunmaktadır; ancak materyalizm, dini inkar eden bu akımların büyük bir bölümünün temelini oluşturur.
Maddeci anlayışa, Sümerlerden, eski Yunan dinlerine kadar tarihin her döneminde rastlanmıştır. Ancak bu fikrin asıl yükselişi, 18. yüzyıl Avrupa’sındaki bazı din karşıtı düşünürlerin felsefelerinin yayılmasıyla ve siyasi sonuçlar vermesiyle başladı.
Diderot, Baron d’Holbach gibi materyalistler, evrenin sonsuzdan beri var olan bir madde yığını olduğunu ve madde dışında bir varlık alemi bulunmadığını öne sürdüler. 19. yüzyılda ateizm daha da yaygınlaştı. Feuerbach, Marx, Engels, Nietzsche, Durkheim, Freud gibi düşünürler, ateist düşünceyi farklı bilim ve felsefe alanlarına uyguladılar.
Darwin’in ortaya attığı asılsız teoriye göre cansız maddeler kendi kendilerini rasgele gelişen bazı olaylarla organize etmişler ve bunun sonucunda ilk hücre tesadüfen var olmuştur. Darwinizm’e göre yeryüzündeki canlıların tümü, bu ilk hücrenin tesadüfler sonucunda evrimleşmesiyle meydana gelmiştir.
Darwin, bu iddialarıyla aslında bilim tarihindeki en büyük yanılgının mimarıdır. Hiçbir somut bilimsel bulguya dayanmayan teorisi, kendisinin de kabul ettiği gibi sadece bir “mantık yürütme”dir.
Peki böyle bir çarpık düşünce yapısı insanların yaşantılarını ve hayata bakış açılarını nasıl etkilemektedir?
İçinde bulunduğumuz çağa bakıldığında, insanların çoğunun hiçbir şey düşünmemeye dayalı bir hayat sürdükleri görülmektedir. Özellikle gençler arasında, sadece bol para kazanıp eğlenceli bir hayat sürmeye dayalı bir yüzeysel kültür gelişmiştir. Bu yüzeysel kültür içinde “Ben nasıl var oldum? Beni kim yarattı?” gibi sorulara yer yoktur, Bu insanlar kendilerini Allah’ın yarattığını düşünmezler ve yaşam tarzlarını asla sorgulamazlar. Kafalarını dolduran düşünceler, film ya da pop yıldızlarının hayatları, sporcuların ya da tuttukları takımların başarıları konulardır.
Toplumun büyük kısmının temel düşüncesi “geçim derdi” ya da günlük politikalar ile sınırlıdır.
Sonuçta toplumda Darwinizm’e inanan, materyalist felsefeyi bilinçli olarak benimseyen insanların oranı hiçbir zaman büyük bir yüzde oluşturmaz. İnsanların dinden uzak durmalarının nedeni, zihinlerini boş şeylerle meşgul etmeleridir.
İşte bu nedenle de, “Darwinizm ve materyalizm bu kadar önemli mi?” sorusu doğmaktadır.
Ancak eğer bu tablo biraz daha yakından incelenirse, gerçekte Darwinizm’in dinsizliği ayakta tutan en önemli faktör olduğu görülür. Çünkü Darwinizm’i benimseyen kitle, toplum içindeki oranı az da olsa, o topluma fikri açıdan yön veren kitledir. Örneğin ABD’de yapılan bir kamuoyu araştırmasında, toplumun sadece % 9’unun ateist evrimci olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak sayıları az da olsa bu kişilerin akademik ve bilimsel kuruluşlarda, medya da, politikada, sinema sektöründe etkili oldukları görülmektedir.
Yalnız dikkat edilmesi gereken önemli bir husus vardır. Gelişen bilim, Darwin’in umutlarının tam aksine, teorinin temel iddialarını birer birer dayanaksız bırakmıştır.
Diyalektik materyalizmin canlıların diyalektiği (çatışması, çatışmayla değişimi) iddiası evrim teorisinin bilimsel bulgular tarafından reddedilişi ile kesin olarak yıkılmıştır. Bilimsel bulgular hücreyi oluşturan proteinlerin dahi son derece kompleks bir yapıya sahip olduğunu ve kesinlikle tesadüfen gelişen olaylar neticesinde kendi kendine oluşamayacağını göstermiştir. Ayrıca genetik, biyokimya, paleontoloji, anatomi, antropoloji gibi birçok bilim dalında elde edilen gelişmeler evrimin hiçbir zaman gerçekleşmediğini ortaya koymuştur.
Nitekim evrimciler de, elde edilen bulguların evrim teorisini yalanladığını ancak evrim teorisine diyalektik materyalizme olan bağlılıkları nedeniyle körü körüne inanmaya devam ettiklerini itiraf ederler.
İşte 2001 yılının başından bu yana bilim dünyasında çok ilginç ve son derece önemli gelişmeler yaşandı. Nature, Scientific American gibi dünyaca ünlü bilim dergilerinde, New York Times, CNN ve BBC gibi ünlü medya kuruluşlarında art arda çıkan bazı haberler, evrim teorisinin ne kadar büyük bir bilimsel açmaz içinde olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Hiç şüphesiz Darwinist büyünün etkisinin insanların üzerinden hızla kalkıyor olması hem ülkemiz hem de tüm dünya toplumları açısından, aydınlık ve refah dolu bir gelecek için çok önemli ve tarihi bir gelişmedir.
Astronomiden biyolojiye, psikolojiden toplumsal ahlaka kadar pek çok farklı alandaki bulgu, tespit ve sonuçlar, ateizmin tüm varsayımlarını temelinden çökertti. Geçen iki onyılın araştırmaları, daha önceki neslin seküler ve ateist düşünürlerinin Allah hakkındaki tüm varsayımlarını ve öngörülerini tersine çevirmiştir.
Nitekim bilim adamları ilk kez 1970’li yıllardan itibaren, evrendeki tüm fiziksel dengelerin insan yaşamı için çok hassas bir biçimde ayarlandığı gerçeğini fark etmeye başladılar. Araştırmalar derinleştirildikçe, evrendeki fizik, kimya ve biyoloji kanunlarının; yerçekimi, elektromanyetizma gibi temel kuvvetlerin; atomların ve elementlerin yapılarının tümünün insanın yaşamı için tam olmaları gereken şekilde düzenlendikleri birer birer bulundu. Batılı bilim adamları bugün bu olağanüstü tasarıma “İnsani İlke” (Anthropic Principle) adını vermektedirler. Yani evrendeki her ayrıntı, insan yaşamını gözeten bir amaçla tasarlanmıştır.
Yazar / Aylin Yılmaz / İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümü