Evrim Organize Bir Aldatma Operasyonu mu?
Canlıların evrim geçirdiğine dair iddiaların hemen tamamı bir çıkmaz sokağa açılmaktadır. Bu sokaklardan biri de böceklerin uçuşu ve kanatları ile ilgilidir. Şüphesiz bu konuda söylenebilecek çok şey var. Çoğu zaman tek bir bulgu bile Evrim Teorisi’nin neden bilimsellikten uzak bir aldatmaca olduğunu gözler önüne sermeye yetmektedir. Bunlardan birisi de böceklerin uçuşu ile ilgili bir fosildir.
Evrimciler Aldatmacalarına Devam Edebilmek için Hikayelerini Yeniliyorlar
Londra Doğa Tarihi Müzesi’ndeki bu fosil, 2002 yılında Kansas Üniversitesi profesörü David A. Grimaldi tarafından özel bir mikroskop ile incelendi. İnceleme sonunda tarihin en eski böcek türü olan ‘Rhyniognatha hirsti’ böceğine ait olduğu tespit edilmişti ve Dr. Grimaldi söz konusu fosilin 396 ila 407 milyon yıl arasında bir yaşa sahip olduğunu belirtiyordu. Buna göre ‘Rhyniognatha hirsti’ bilinen en eski uçan böcekten 80 milyon yıl daha yaşlıydı. Hepsinden önemlisi, fosildeki böcek kanatlara sahipti ve uçuyordu.(1)
Bu fosil, evrimcilerin böceklerin uçuşu ile ilgili geliştirdikleri, zaman içinde kanatlanarak uçan böcek hikâyesini yerle bir ediyordu. Ne var ki evrimciler “evet bilimsel bulgulara göre değişim geçirmeden var oldukları ilk günden beri uçan böcekler var” demek yerine “kanatların gelişimiyle ilgili evrimi revize etmek gerek” (2) demeyi tercih ettiler.
Bu, tezlerini çürüten bir fosilin her ortaya çıktığında başvurdukları bir kaçamak. İlkel insanların mağaralarda yaşadıklarını iddia ettikleri dönemden daha eski şehir kalıntıları bulunduğunda ya da tezlerine ters düşen 110 milyon yıllık bir örümcek fosili (ağıyla birlikte) bulunduğunda da bu kaçamak izahı tekrarlıyorlar.(3)
Evrimciler İddialarına Ters Düşen Fosilleri Gizliyorlar
Bundan daha ilginç olan ise gerçekte onlarca yıl önce bulunmuş fosillerin sonradan ortaya çıkması. Mesela ‘Rhyniognatha hirsti’ fosili, 1920 yılında İskoçya’da Avustralyalı bilim adamı Robin John Tillyard tarafından bulunmuş ve o tarihten beri de Londra Doğa Tarihi Müzesi’nde saklı kalmış.(4)
Londra Doğa Tarihi Müzesi’nde saklı kalan bir başka fosil de yılanlarla ilgili. 2004 yılında 164 milyon yıl önce yaşamış yılanların fosilleri çekmecede saklanmış, üstelik evrimcilere göre o tarihlerde yılanların var olması evrime ters düştüğü için fosiller kertenkele fosilleri olarak kaydedilmiştir.(5)
Fosil gizlemek, Darwinistler için bir adettir. Nitekim 65 milyon yıllık bir papağan çenesi fosili de, günümüz papağanlarının milyonlarca yıl boyunca hiç değişmediğini gösteren bir yaşayan fosil olduğu ve evrim teorisini bu nedenle geçersiz kıldığı için 40 yıl insanlardan saklanmıştır. California Berkeley Üniversitesi mezunlarından Thomas Stidham adında bir araştırmacının Berkeley Paleontoloji Müzesindeki fosil koleksiyonlarını incelemeye karar vermesine kadar…
Bunun ardından yapılan incelemede fosilin, bugüne kadar bulunan en eski papağan fosili olduğu, dinozorlarla aynı dönemde yaşadığı anlaşılmıştır. 13 milimetrelik fosilin röntgen çekimlerine göre, fosilin üzerinde bulunan “K” şeklindeki iz (kan damarları ve sinir yolları) günümüzdeki papağanlara ait özelliklerle aynıdır.(6)
Darwinistlerin fosil saklama alışkanlıklarının en önemli örneklerinden bir tanesi, 1909 yılında Charles Doolittle Walcott adlı bir paleontoloğun Kanada’nın Burgess Shale bölgesinde yapmış olduğu araştırmalar sonucunda bulmuş olduğu fosillerdir. Walcott, 4 yıl boyunca yaptığı araştırmalar sonucunda bulmuş olduğu yaklaşık 530 milyon yıl öncesine ait muhteşem fosilleri alelacele gizlemeye çalışmıştır. Bunun nedeni 530 milyon yıl öncesine ait olarak bulunmuş olan söz konusu fosillerin evrimi kesin olarak reddetmesi, tam anlamıyla ortadan kaldırmasıdır. Fosillerin gün ışığına çıkması, ancak 1985 yılında, müzenin arşivlerinin yeniden incelenmesi sayesinde olmuştur.
Evrimcilere bu olayların sebebini soracak olursanız size muhtemelen “gözden kaçırma veya unutma” gibi gerekçeler sunacaklardır. Ancak gerçek neden fosillerin evrimi reddetmesidir.
Fosil kayıtlarında bir tane bile ara form fosili bulunmamaktadır. Var olan fosil kayıtların tamamı -ki bunlar 500 milyondan fazla fosili ifade eder- mükemmel görünümde, tam ve kusursuz canlılara aittir. Bu 500 milyon fosilin çok büyük bir bölümünü yaşayan fosiller oluşturmaktadır. Söz konusu fosillerin yalnızca bir bölümünün, hatta 3-5 tanesinin bile ortaya çıkması, evrim teorisinin yok olduğunun ilanı demektir.
İşte bu nedenle Darwinistler teorilerini yerle bir eden fosiller karşısında dehşete kapılmışlar ve muhteşem canlı fosillerini uzun yıllar boyunca saklama ihtiyacı duymuşlardır. Yaşananlar bir ihmalkârlık ya da dikkatsizlik değil, Evrim Teorisi’nin çöküşünü gizlemek için yapılan organize girişimlerdir. Evrimciler, fosilleri değiştiremedikleri için gizleme yolunu seçmekte, iddialarına ters düşen fosillerin ortaya çıkması karşısında ise tek yapabildikleri kamuoyunu yeni evrim hikâyeleri ile kandırmaya çalışmaktadırlar.
Evrimciler Gerçekleri Yansıtmayan Hayali Çizimler Yapıyorlar
Rekonstrüksiyon olarak isimlendirilen hayali çizimler, evrimci propaganda için büyük bir önem taşımaktadır. Gazetelerde, dergilerde ve televizyonda gördüğümüz hayali maymun adamların birçoğu, bulunan kafatası fosillerinden, hatta tek bir kemik parçasından “esinlenerek” çizilen veya maketi yapılan rekonstrüksiyonlardır. Evrimciler, teorilerini destekleyecek bilimsel deliller bulamadıkları için, teoriyi propaganda ile ayakta tutmaya çalışmaktadırlar ve rekonstrüksiyonlar bu propagandanın önemli bir parçasıdır.
İnsanın kökeni ile ilgili fosil kayıtları çoğu zaman dağınık ve eksik oldukları için, bunlara dayanarak herhangi bir tahminde bulunmak, bütünüyle hayal gücüne dayalı bir iştir. Bu yüzden evrimciler tarafından fosil kalıntılarına dayanılarak yapılan rekonstrüksiyonlar, tamamen evrim ideolojisinin gereklerine uygun olarak tasarlanırlar. Harvard Üniversitesi antropologlarından David Pilbeam, “Benim uğraştığım paleoantropoloji alanında daha önce edinilmiş izlenimlerden oluşmuşteori, daima gerçek verilere baskın çıkar.” derken bu gerçeği vurgular.(7)
Çizimlerin bilimsel tespitlerden ziyade evrimci görüşleri doğrulamak gayesiyle gerçekleştirildiğinin somut bir örneğini bilimselliğini sık sık vurgulayan National Geographic dergisinde bile görmek mümkündür. National Geographic”in Mart 1996 sayısında yayınlanan bir makalede soyu tükenmiş bir maymunun yüz (Australopithecus afarensis) rekonstrüksiyonu ve ona kazandırdığı bakışlar hakkında yorumlar yapmaktadır. Rekonstrüksiyon sanatçısı John Gurche’nin sözleri, rekonstrüksiyon yüzleri çizen evrimci ön yargıları açığa vurur niteliktedir:
“Bu maymunsu yüze bir insan ruhu kazandırmak, neye yöneldiği hakkında bir şey göstermek istedim” (8)
İnsanlar görsel yoldan daha kolay etkilendikleri için amaç onları, hayal gücüyle rekonstrüksiyonu yapılmış yaratıkların geçmişte gerçekten yaşadığına inandırabilmektir.
Evrimciler hayali rekonstrüksiyonlarında o denli ileri gitmektedirler ki, aynı fosil kafatasına kimi zaman birbirinden çok farklı yüzler yakıştırabilmektedirler. Australopithecus robustus (Zinjanthropus) adlı fosil için çizilen birbirinden tamamen farklı üç ayrı rekonstrüksiyon, bunun ünlü bir örneğidir.
Burada bir noktaya dikkat etmek gerekir: Kemik kalıntılarına dayanılarak yapılan çalışmalarda sadece eldeki objenin çok genel özellikleri ortaya çıkarılabilir. Oysa asıl belirleyici ayrıntılar, zaman içinde kolayca yok olan yumuşak dokulardır. Evrime inanmış bir kimsenin bu yumuşak dokuları istediği gibi şekillendirip ortaya hayali bir yaratık çıkarması çok kolaydır. Harvard Üniversitesi”nden Earnst A. Hooton bu durumu şöyle açıklar:
“Yumuşak kısımların tekrar inşası çok riskli bir girişimdir. Dudaklar, gözler, kulaklar ve burun gibi organların altlarındaki kemikle hiçbir bağlantıları yoktur. Örneğin bir Neandertal kafatasını aynı yorumla bir maymuna veya bir filozofa benzetebilirsiniz. Eski insanların kalıntılarına dayanarak yapılan canlandırmalar hemen hiçbir bilimsel değere sahip değillerdir ve toplumu yönlendirmek amacıyla kullanılırlar… Bu sebeple rekonstrüksiyonlara fazla güvenilmemelidir.”(9)
New Scientist dergisinin 2 Haziran 2006 tarihli sayısında, Debora Mackenzie imzalı, “Kafatasına Yüz Yerleştirmek” başlıklı bir makalede kafatasından yola çıkılarak yapılan çizimlerin güvenilir olmadığını ortaya koyan bir makale yayınlanmıştır. Debora Mackenzie imzalı, “Kafatasına Yüz Yerleştirmek” başlıklı bir makalede kafataslarından yola çıkılarak yapılan rekonstrüksiyonların güvenilmezliği konu edilmekteydi. Alman polisinin yaptığı bir araştırmadan yola çıkılarak hazırlanan bu makale, evrimcilerin insanın hayali evrimi konusundaki propagandalarının önemli bir bölümünü teşkil eden “rekonstrüksiyonların” bilimsel açıdan geçersizliğini bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Söz konusu makalede aktarıldığına göre, 2003 yılının Ocak ayında Alman polisi, Hannover”in kuzeyinde Celle bölgesindeki bir ormanda bir kafatası buldu. Kafatasının sahibinin erkek olduğu, öldüğünde 56 yaşlarında olduğu tespit edilebildi. Kafatasından yola çıkarak bir insanın yüzünü belirleme konusunda uzman olan 21 adli sanat uzmanından bu kafa tası üzerinde çalışması istendi. 2006 yılının Mayıs ayında yayınlanan bu sonuçlar hiç de polisin beklediği gibi değildi. 21 araştırmacının elde ettiği 21 yüz, birbirinden tamamen farklıydı.
Uzmanların birbirinden farklı 21 yüz rekonstrüksiyonu çıkarması, kafataslarından yola çıkılarak tasarlanan yüzlerin, gerçekleri yansıtmadığının en açık delillerindendir. Bu yüzler objektif bilimsel kriterlere değil, yüzleri tekrar inşa eden sanatçıların sezgilerine ve hayal güçlerine dayanılarak elde edilmiştir.
Bu gerçeğe rağmen evrimciler hayali çizimlerle evrim propagandası yapmaktan vazgeçmemektedirler. Hata bu konuda o denli ileri gitmektedirler ki, aynı kafatasına birbirinden çok farklı yüzler yakıştırabilmektedirler. Australopithecus robustus (Zinjanthropus)adlı fosil için çizilen birbirinden tamamen farklı üç ayrı rekonstrüksiyon, bunun ünlü bir örneğidir.
Fosillerin taraflı yorumlanması ya da hayali rekonstrüksiyonlar yapılması, evrimcilerin aldatmacaya ne denli yoğun biçimde başvurduklarını gösteren deliller arasında sayılabilirler. Ancak bunlar, evrim teorisinin tarihinde rastlanan bazı somut sahtekarlıklarla karşılaştırıldıklarında, yine de çok sıradan kalmaktadırlar.
Medyada ve akademik kaynaklarda sürekli olarak telkin edilen “maymun insan” imajını destekleyecek hiçbir somut fosil delili yoktur. Evrimciler, ellerine fırça alıp hayali yaratıklar çizerler, ama bu canlıların fosillerinin olmayışı, onlar için büyük bir sorundur. Bu sorunu “çözmek” için kullandıkları ilginç yöntemlerden biri ise, bulamadıkları fosilleri “üretmek” olmuştur. Bilim tarihinin en büyük skandalı olan Piltdown Adamı, işte bu yöntemin bir örneğidir.
Evrimi Canlı Tutma Çabaları Belli Merkezlerden Sürdürülüyor
Evrimi canlı tutma girişimlerinin merkezi, Evrim Teorisi’nin doğduğu yer olan İngiltere ile onun stratejik ortağı olan ABD’dir. Her iki ülkede de bilimsel delillerden yoksun olmasına karşın evrimi savunan onlarca belgesel çekilmekte, yüzlerce makale yazılarak Evrim Teorisi güya bilimsel bir gerçekmiş gibi sunulmaya çalışılmaktadır.
Ne var ki; yaklaşık 1,5 asırdan fazla bir zaman boyunca aldatmalarla, sahtekârlıklarla, yeni hikayelerle diri tutulmaya çalışılan, evrimi çürüten delillerin saklanmasıyla elde edilen sahte Darwinist başarı, artık ortadan kalkmaya başlamıştır. Darwinistler, tüm dünyayı etkileri altına aldıkları, insanları teorilerine inandırdıklarını zannettikleri bir anda beklemedikleri şok bir yenilgi yaşamaktadırlar. Bu, Müslümanların beklediği, Allah’ın dilemesiyle mutlaka gerçekleşecek bir karşılıktır. Çünkü Allah Müslümanlara, batılı yok edip hakkı sağlamlaştıracağını vaat etmiştir.
“De ki: “Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya çıkarabilir, ne geri getirebilir.” (Sebe Suresi, 48-49)
Yazar / Onur Yıldız Biyolog / İstanbul Üniversitesi Biyoloji Bölümü
Referanslar:
- http://arsiv.ntv.com.tr/news/256756.asp
- http://usatoday30.usatoday.com/tech/science/columnist/vergano/2010-03-26-wings29_ST_COLUMN_N.htm
- http://phys.org/news/2012-10-fossil-ancient-spider.html
- https://www.newscientist.com/article/dn4671-oldest-insect-hints-at-dawn-of-flight/
- http://www.livescience.com/49582-oldest-snake-fossils-identified.html
- http://www.berkeley.edu/news/berkeleyan/1998/1118/fossil.html
- David Pilbeam, “Rearranging Our Family Tree”, Nature, Haziran 1978, s. 40.
- Rekonstrüksiyon sanatçısı John Gurche, National Geographic, Mart 1996, s. 109
- Earnest A. Hooton, Up From The Ape, New York: McMillan, 1931, s. 332