Bitkilerdeki Akıllı Savaş Taktikleri
İsrailli ve Rus araştırmacıların gerçekleştirdiği iki ayrı araştırma, bazı bitki türlerinin böceklere karşı yürüttüğü aldatmacayı ortaya çıkarmıştır.
Birinci araştırmada incelenen bitki türlerinin tohum zarfında, gövdesinde ve çiçeklerinde tıpkı tırtıl, karınca ve yaprak biti görünümünde desenlere rastlanmıştır.(1) Bu şekilde hastalıklı bir görünüme bürünen bitkiler, etraflarındaki böceklere “böcek işgali altındayım” izlenimi verir. Böylece böcekler bu bitkilere saldırmaktan vazgeçerek, başkaları ile paylaşmak zorunda kalmayacakları bitkiler ararlar.
Bu akılcı savunma sistemi geyik gibi daha büyük hayvanlara karşı da oldukça etkilidir. Bitkideki (sahte) böcekler geyiği ısırıp rahatsız edebileceği için geyikler bu görünümdeki bitkileri yemezler.
Haifa–Oranim Üniversitesi’nden SimchaLev-Yadun ve MosheInbarsadece İsrail’de yarım düzine aldatıcı bitki türü bulduklarını belirtmektedirler.
Lev-Yadun, bu bitkilerin böcekleri taklitte insanları bile aldatacak kadar mükemmel olduklarını söyler. Hatta resimleri gören arkadaşı, bir bilim adamı olmasına rağmen resimdekilerin böcek değil de bitki olduğunu anlayamamıştır.
Xanthiumtrumarium türüne ait bir papatya ise, kendine bir karınca ordusu tarafından işgal edilmiş görünümü verir. Karıncaların ordu halinde saldırısı birçok hayvanı alt edebilir. Böylece büyük hayvanlara karşı son derece caydırıcı olan karınca faktörünü kullanmış olur. Karıncaların bu caydırıcılığından yararlanabilmek için bazı bitkilerin karıncaları kendisine davet eden özel nektarlar ürettiği bilinmektedir.(2)
Lev-Yadun, “Böcekleri taklit eden daha binlerce tür olduğuna eminim” diyerek, bu tekniğin bir çok bitki tarafından kullanılıyor olabileceğini vurgulamıştır.
Doğa canlılar arasında sürekli devam eden bir avlama-avlanma ilişkisi üzerine kuruludur. Bu ilişki öyle hassas bir dengeye oturtulmuştur ki, milyonlarca yıldır, milyonlarca tür canlı bir diğerini yiyerek beslenmekte, ama bu canlılar yok olmamaktadır. Eğer avlama-avlanma zinciri içindeki önemli türlerden birinin soyu tükense, büyük bir dengesizlik ortaya çıkar.
Canlılar arasındaki bu avlama-avlanma ilişkisi, insanoğlunun zararlı müdahaleleri olmadığı sürece, büyük bir uyum içinde devam etmektedir. Bu dengenin sürmesini sağlayan en önemli sistem ise, canlıların sahip oldukları avlama ya da savunma sistemleridir. Doğada sadece avcılar mükemmel saldırı sistemlerine sahip olsaydı, yem olmaya aday canlıları aşırı biçimde tüketip, soylarının yok olmasına neden olurlardı. Bu canlılar yok olunca, onları yiyenler de aç kalacak ve doğa yokoluşa sürüklenecekti.
Ama Allah’ın kurduğu büyük denge içinde bu problem de çözülmüştür. Çünkü “avcı” hayvanlar mükemmel saldırı sistemleriyle donatılırken, “yem” statüsündeki hayvanlar da yine mükemmel savunma sistemleriyle donatılmışlardır. İki tarafın yetenekleri birbirini dengelemektedir. Ve bu olağanüstü yetenekler insana, bu yetenekleri yaratan Allah’ın sonsuz güç, akıl ve bilgisini az da olsa tanıma fırsatı vermektedir. İşte bitkilerdeki akılcı savunma sistemleri de doğadaki dengeyi sağlayan önemli unsurlardan biri olarak yaratılmıştır.
Düşmanı İçerden Çökerten Savunma Sistemi: Siline tatarica
Bitkilerin böceklere karşı yürüttüğü savunma savaşında gösterdikleri akılcı davranışlardan birisi de Rus Bilimler Akademisi’nin Internet sayfasında yayımlanmıştır.(3) Rusya’daki Syktyvkar Biyoloji Enstitüsü’ndeki bilim adamlarının araştırmasına göre, Siline tatarica türüne ait çiçekler, düşmanı içerden yıkan bir strateji izlemektedir. Bu bitki türü kendisine saldıran tırtılların deri değişimini kontrol eden hormonu üretip bunu düşmana karşı silah olarak kullanırlar.
Ecdysteroids hormonu, böceklerde deri değişimini kontrol eder. Bir tırtılın sağlıklı bir kelebek haline gelebilmesi için önce pupa dönemine geçmesi gerekir. Bu geçiş dönemlerinde tırtılın vücudunda bu özel hormon salgılanır. Belli dozaj hormonla hücrelere iletilen mesaj hücrelerce ‘okunur’. Hücreler de emre uyarak bir dizi karmaşık biyokimyasal reaksiyon gerçekleştirirler. Tüm bunların sonucunda tırtıl metamorfozunu tamamlar ve kelebeğe dönüşür.
Siline tatarica çiçeği tam da bahar döneminde, çiçek açmadan az önce saldırıya uğrayacağını bilircesine alarma geçer. Düşmanın fizyolojisini en ince detayına kadar biliyormuş gibi, kendi vücudunda Ecdysteroids hormonu üretir. Tırtılın ısırıklarıyla hazırlanan hormon bombalar düşmanın vücuduna iletilmiş olur. Aşırı dozajda hormona maruz kalan tırtılın hücreleri aniden deri değiştirme komutu alır ve bunu uygulamaya geçer. Tırtıl çok kısa sürede pupa dönemine geçer, sonrasında ise hemen ölür.
Bitkilerin bu savunma stratejilerini geliştirecek bir aklı olmamasına rağmen böyle bir sistemi bünyelerinde bulundurmaları tam anlamıyla bir mucizedir. Kendilerine saldıracak böceklerin desen veya renklerini görebilecek göz gibi bir organlara da sahip değillerdir. Çevresinde gördüklerini taklit eden bir ressam gibi kendi bedenlerinde desen üretirler.
Elbette şuursuz bitkiler böyle bir şeyi kendileri akıl edemezler. Bu durumda bu davranışlarının kendisine üstün bir Akıl tarafından ilham edildiği ortaya çıkar. Yüce Allah, tüm canlıların Rabbidir ve evrendeki her şeyin mülkü O’na aittir. Kuran’da şöyle buyrulur:
“Göklerin, yerin ve içlerinde olanların tümünün mülkü Allah’ındır. O, her şeye güç yetirendir.”(Maide Suresi, 120)
Biyolojik Silah Kullanan Bitkiler
Alnarp’taki İsveç Zirai Bilimler Üniversitesi araştırmacılarından Bill Hansson, bir Akdeniz bitkisi olan danaayağından yayılan koku üzerinde incelemeler yapmıştır. Nature dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, bu bitkinin yaydığı koku çürümekte olan bir et parçasından yayılan kokuyla tamamen aynıdır.(4) Hatta iki kokunun kaynağı da oligosülfid adlı bir kimyasal maddedir. Danaayağı bitkisi aynen çürümüş bir et gibi sinekleri kendine çekebilir.
Bitkinin bilimsel ismi (Helicodicerosmuscivorus) zaten “sinek yiyen” anlamına gelmektedir. Bitki kendi polenlerini yaymaları için sinekleri kullanır. Bu son derece akılcı taktik şu şekilde işlemektedir: Çevrede uçmakta olan bir sinek çürümüş et kokusu aldığını sanarak danaayağına yönelir. Bitkinin çiçeği içine doğru ilerleyen sineği bir sürpriz beklemektedir. Yapraklar aniden kapanır ve sinek kısa süreli bir “nezarete” alınmış olur. Bitki bu nezaret süresini özel olarak ayarlamaktadır. Sineğin dişi çiçekçikleri dölleyip erkek çiçekçiklerin de tekrar polenle kaplanması beklenir. Sinek ancak bundan sonra serbest bırakılır. Hansson bu durumu; “Çiçekte mükemmel bir sistem bulunuyor”diyerek özetlemektedir.
Peki ama bu akılcı davranış danaayağı bitkisinde nasıl ortaya çıkmış olabilir? Acaba bitki bu taktiği kendisi akıl etmiş, ona uygun bir tuzak sistemi geliştirmiş olabilir mi? Bu çiçek çürümüş bir et gibi koktuğu taktirde sinekleri kendisine çekebileceğini nereden bilmektedir? Çürümüş et kokusundaki kimyasalları nereden bilmektedir? Ancak bir kimyagerin anlayacağı, karmaşık formüllere dayalı bu kimyasalların kendi vücudunda üretilmesini nasıl kontrol edebilir?
Elbette böyle akılcı bir sistem bitkinin kendi iradesiyle varolmamıştır. Ayrıca hiçbir tesadüf böyle karmaşık ve akılcı bir sistemi meydana getiremez.
Yüce Allah bütün canlıları sahip oldukları muhteşem sistemlerle birlikte yaratmıştır. Bitkilerdeki benzersiz yaratılış bir Kuran ayetinde şöyle geçmektedir:
“O, gökten su indirendir. Bununla her şeyin bitkisini bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık, ondan birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz. Ve hurma ağacının tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar, -birbirine benzeyen ve benzemeyen- üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler (kılıyoruz). Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin. Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır”(Enam Suresi, 99)
Çimenle Mantarın Dostluğu
Çim ile mantar birbirleriyle yardımlaşıp yüksek sıcaklıklara karşı koyuyorlar!
Lassen volkanik bölgesi ve YellowstoneNational Park alanlarında araştırmalar yapan bilim adamları, 50 derecenin üstündeki sıcaklıklara dayanabilen bir mantar ve bitki türü keşfetmişlerdir.(5) Bu kadar yüksek sıcaklıklara dayanabilen canlılara çok nadir rastlanır. Ancak bu iki türü daha da özel kılan şey, yüksek sıcaklıklara ancak ve ancak ikisi bir arada olduğunda dayanabilmeleridir. Canlı türlerinin yaşamlarını sürdürmede birbirlerine bağlı olduğu, karşılıklı yardımlaşma içinde oldukları bu tür ilişkilere “Simbiyoz” denir.
“Curvularia” cinsine ait olan mantar türü, “Dichantheliumlanuginosum” adlı çim türünün kökleri arasında yaşar. “US GeologicalSurvey” adlı bilim araştırma kurumundan RussellRodriguez ve arkadaşlarının tespitlerine göre, tek başlarına 50 dereceye dayanamadıkları halde, bir arada bulunduklarında 65 dereceyi bulan sıcaklıklara kolayca dayanabilirler.
Birbirlerinin yaşam standartlarını yükseltebilmeleri, canlıların fizyolojilerinin birbirine uygun yaratıldığının bir göstergesidir. Çünkü mantar ile bitki arasında özel kimyasallar değiş tokuş edilir. Böylelikle kendi vücutlarında üretemedikleri proteinleri “ithal etmiş” olurlar. Mantar da bitkinin köklerinde biriken ısıyı ondan uzaklaştırmış olur.
Bu simbiyotik ilişki her iki canlının fizyolojisini birbirine uygun şekilde var eden bir Yaratıcı’nın varlığını göstermektedir. Evrenin yaratıcısı ve Rabbimiz olan Allah, milyonlarca canlı türünde ortaya koyduğu kudretini düşünen insanlar için sergilemektedir. Allah, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin yaratıcısıdır. Yüce Allah Kuran’da şöyle buyurmaktadır:
“Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü Kendisi’nin olan (Allah) ne yücedir. Kıyamet-saatinin ilmi O’nun katındadır ve O’na döndürüleceksiniz.”(Zuhruf Suresi, 85)
Yazar / Onur Yıldız Biyolog / İstanbul Üniversitesi Biyoloji Bölümü
- Referanslar:
- Lev-Yadun, S. &Inbar, M. Defensive ant, aphidandcaterpillarmimicry in plants? BiologicalJournal of theLinneanSociety, 77, 393 – 398, (2002).
- Plantsfeigninfestation, JOHN WHITFIELD, 14 Kasım 2002 http://www.nature.com/nsu/021111/021111-7.html
- Plants Control TheMoltıng Of Insects, 10.11.2002 http://www.informnauka.ru/eng/2002/2002-11-10-02_251_e.htm
- Stensmyr, M. C. et al. Rottingsmell of dead-horsearumflorets. Nature, 420, 625 – 626, (2002).
- Redmann, R. S., Rodriguez, R. J., Sheehan, K. B., Stout, R. G. &Henson, J. M.. ThermotoleranceGeneratedbyPlant/FungalSymbiosis. Science, 298, 1581, (2002). http://www.nature.com/nsu/021118/021118-10.html