İnançlı Bilim Adamları ve Çağdaş Bilim
Materyalist ve ateist çevreler her ne kadar çaba gösterirlerse göstersinler, açık olan bir gerçek vardır: Bilime konu olan tüm varlıkları ve sistemleri yaratan Allah’tır. Dolayısıyla dinin ve bilimin, samimi ve akılcı olarak uygulandıkları sürece, daima uyum içerisinde oldukları çok açık bir gerçektir. Bu açık uyumun bir göstergesi de geçmişte ve günümüzde yaşayan, buluşları ile insanlığa önemli hizmetleri dokunmuş “iman eden bilim adamları”dır.
Bilimle uğraşan, yeni keşifler yapan, evrenin sırlarını açığa çıkarmaya çalışan bir bilim adamı, aslında Allah’ın yarattığı sanatı derinlemesine inceleyen, ondaki detayları fark etmeye ve yakalamaya çalışan kişidir. İşte bu nedenle, dinle bilim ayrılmaz bir bütündür ve bilim adamı da, Allah’ın sonsuz gücünü, sanatını, yaratmasındaki benzersizliği ortaya koyan kişidir. Bu yüzden sanılanın aksine bilim adamları Allah’ın yarattığı sanatla en çok ilgilenen bireyler olarak, Allah’ın varlığını, birliğini en çabuk fark edebilen kişiler arasındadırlar.
Nitekim, yüzyıllardır dinin kendilerine sağladığı özgür aklı, sınırsız düşünme yeteneğini kullanarak bilime büyük katkılarda bulunmuş olan birçok bilim adamı bulunmaktadır. Bu kişiler, hem bilimin, dinle tam bir uyum içinde olduğunu göstermiş, hem de bilime ve insanlığa önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Newton, Kepler, Leonardo da Vinci, Einstein gibi bilim tarihine yön veren ünlü bilim adamları yaptıkları gözlemler ve araştırmalar sonucunda evreni Allah’ın yarattığını, düzene koyduğunu ve herşeyin Allah’ın hakimiyetinde olduğunu savunmuşlardır. Dahası, bilimin temel prensipleri inançlı kişiler tarafından ortaya atılmış ve çağdaş bilimin doğuşunda dinin önemli bir rolü olmuştur.
Tüm zamanların en büyük bilim adamı olarak nitelendirilen Isaac Newton’un evrene bakış açısı, aşağıdaki sözlerinde çok açık bir şekilde ifade bulmaktadır:
Güneş Sisteminin, gezegenlerin ve kuyruklu yıldızların harika sistemleri yalnızca akıllı ve güçlü bir varlığın kudretiyle sürebilir. Bu varlık yalnızca dünyanın ruhunu değil herşeyi yönetir, O Allah’tır”.(1)
Aynı şekilde ünlü bilim adamı Kepler’in de çalışmalarını, dini inançlarının yönlendirdiği bilinmektedir. Fizik ve kozmik fon radyasyonu alanında yaptığı çalışmalar nedeniyle 1978 Nobel fizik ödülünü alan Arno Penzias, Johannes Kepler hakkında şöyle bir açıklamada bulunmuştur:
Bu Copernicus’a değil, gerçekte Kepler’in başarısına kadar uzanır. Çünkü epidevreler kavramı ve digerleri bilimadamlarının fikir alışverişi yaptıkları günlere uzanır. Bütün bunlar gerçek bir inançlı kişi gelene dek devam etti ve o Kepler’di.. Kanun Koyucu olan Allah’a samimi bir şekilde inanıyordu.
…Çok daha basit ve çok daha güçlü bir şeyin olması gerektiğine inanıyordu. Belki şanslıydı yada belki daha derin bir şey vardı, ancak Kepler’in inancı bulduğu doğa kanunlarıyla ödüllendirildi. O günden sonra zor bir mücadele oldu, ancak yüzyıllar sonra basit doğa kanunlarının işlediğini görüyoruz. İşte bu nedenle bilimadamları hala bu beklenti içindedir. Ve bu aslen Kepler’den kaynaklanmaktadır, ve Kepler bu umudu inancından elde etmişti.(2)
Aşağıda bazı günümüz bilimadamlarının Allah, din ve yaratılış ile görüşleri yer almaktadır.(3) Bu yazıda yer verilen bilim adamlarının tümü evreni ve canlılardaki sistemleri Allah’ın yarattığına inanarak bilimle uğraşmışlardır. Francis Bacon’un bir sözü, inançlı bilim adamlarının yaratılan tüm varlıklara doğru bakış açısıyla baktıklarının güzel bir örneğidir. Bacon şöyle demiştir:
Bunlar Allah’ın işidir; yapan varlığın herşeyi yapabilecek güçte olduğunu ve aklını gösterir; Dünya Allah’ın yarattığı bir varlıktır…(4)
Diğer bazı çağımız bilim adamlarının Allah ve yaratılış ile ilgili düşünceleri şöyledir:
Prof. Ulrich J. Becker
(MIT’de Fizik Profesörlüğü, ilgi alanı, yüksek enerjili parçacık fiziğidir.)
Bir Yaratıcı olmadan benim var olmam nasıl mümkün olabilir ki? Bu soruya verilen ikna edici bir yanıttan haberdar değilim.
Prof. John Erik Fornaes
(Princeton Üni.’de Matematik Profesörlüğü)
Ben Allah’ın varolduğuna ve Allah’ın evrene bütün seviyelerini, temel parçacıklardan canlı varlıklara, galaksi kümelerine kadar kapsayacak bir yapı kazandırdığına inanıyorum.
Prof. Robert Jostrow
(Darmouth Üni. Yeryüzü Bilimleri Profesörü. Nükleer ve atmosferik fizik çalışmaları. Goddard Uzay Çalışmaları Ens. Başkanlığı.)
Hiç kimse hayatın, basit bir bakterinin bile, bir molekül karışımından evrimleşebileceğini açıkça ortaya koyamamıştır…
Prof. Henry Margenau
(Yale Üni. Fizik ve Doğa Felsefesi Profesörü. Birçok bilimsel derginin editörü.)
Şuna hiç şüphe yok ki, doğa kanunları tesadüfler ya da kazalar sonucu ortaya çıkmış olamaz. O halde doğanın sayısız yasalarının ortaya çıkışına dair sorulacak cevap ne olmalıdır? Doğa kanunlarının evrensel geçerliliğine uygun olan tek bir cevap biliyorum: Doğa kanunları Allah tarafından yaratılmıştır. Allah her şeyi bilen, her şeye gücü yetendir.
Prof. Robert A. Naumann
(Princeton Üni. Fizik ve Kimya Profesörlüğü. Alexander von Humboldt Stiftung Senior ABD Bilim Adamı Ödülü.)
…Şu anda kozmoloji, temel parçacık fiziği ve mikrobiyolojinin ortaya çıkan çok açık bir metafiziksel içerik barındırdığını kabul ediyorum. …evrenin mevcudiyeti, Allah’ın varolduğu sonucuna ulaşmamı gerektiriyor.
Dr. Arno Penzias
(AT&T Bell Laboratuarları Araştırma Merkezi Başkanlığı. 1978 Nobel Fizik Ödülü.)
Astronomi bizi benzersiz bir olaya ulaştırır; hiçlikten yaratılmış olan hayatın oluşabilmesi için sağlanması gereken koşullara uygun, hassas bir dengeye ve kendisine temel oluşturan bir plana sahip olan bir evren.
Prof. Wolfgang Smith
(MIT ve California Üni.’de Profesörlük. Columbia Üni. Matematik Doktorası.)
“Ben Darwinizm’e karşı çıkıyorum ya da şöyle söyleyeyim, varsayılan makro evrimsel sıçrayışların ardında yatan mekanizma ya da harekete geçirici sebep her ne olarak görülürse görülsün bu tip dönüşümcü hipotezlere karşı çıkıyorum. Dahası ben Darwinizm’i bilimsel bir teori olarak değil, daha çok bilimsel bir kamuflaja sokulmuş sahte-metafiziksel bir hipotez olarak görüyorum. Allah’ın mevcudiyetinden ya da Allah gerçeğinden daha açık olan bir şey daha olmadığını düşünüyorum.
Prof. Walter Thirring
(Viyana Üni. Teorik Fizik Ens. Yöneticisi)
Bence, hayatlarını Harmonia Mundi’yi (dünyadaki ahenk) keşfetmeye adayan bilim adamlarının onun içindeki ilahi niyeti görmemeleri mümkün değildir.
Prof. Shoichi Yoshikawa
(Princeton Üni. Astrofizik bölümünde profesörlük. MIT’de Nükleer Mühendislik Doktorası.)
Ben evreni ve hayatı Allah’ın ortaya çıkardığına inanıyorum. Homo sapiens de, fizik yasaları da Allah tarafından yaratıldı.
Dr. R. Merle D’aubigne
(Paris. Üni. Ortopedi Bölüm Başkanı. Croix de Guerre Şeref Nişanı.)
Laboratuar ortamında yeniden sağlanmadığı sürece, proteinlerin aynı anda, oksijenle sürekli temas halinde kalarak kendini korumak ve üremek zorunda olan bir organizma meydana getirdikleri bir fiziksel ya da kimyasal durumun yaşandığına ikna olmam mümkün değil. Kişisel olarak ben, yaşam koşullarındaki değişikliklere bağlı olarak gerçekleşen mutasyonun beynin, ciğerlerin, kalbin, böbreklerin hatta eklem ve kasların karmaşık ve rasyonel düzenini açıklayabileceği fikrini tatmin edici bulmuyorum. Akıl sahibi ya da düzenleyici bir güç olduğu fikrinden nasıl kaçınılabilir ki?
Sir john Eccles
(Nörofizyolog, Doktor. Oxford Üni. Tabii Bilimler Doktorası. 1973 Nobel Tıp Ödülü.)
Eğer her şeyde bir amaç ve tasarımın hakim olduğuna inanmazsanız o zaman her şeyin sadece şans ve gereklilikten ibaret olduğunu öne sürebilirsiniz. Ama varoluşunuzu açıklamak için şans ve gerekliliğe bağlı kalmak aptalca bir şeydir. Bütün hayat ve elbette bütün insanlar kusursuz bir yaratılış planının parçasıdırlar.”
Prof. Jay Roth
(Storrs Connectuit Üni. Hücresel ve Moleküler Biyoloji Profesörlüğü. Purdue Üni. Organik Kimya Doktorası.)
Yaşadığımız evrenin fiziki doğası hakkında söylenecek çok fazla şey var; hayatın desteklenmesi için her şeye hakim olan o kesin denge… evrenin fiziksel özellikleri beni, oyumu bütün bunları planlayan bir varlık ya da Yaratıcı’dan yana kullanmaya sevk ediyor. Sadece tek bir proteinin, örneğin glikojen fosforilizin fazlasıyla kompleks yapısı bile insanın kafasını karıştırmaya yetiyor. Protein sentezi, DNA replikasyonu ve onarımı ve aynı oranda karmaşık olan daha yüzlerce süreç göz önüne alındığında insan ancak huşu olarak tanımlanabilecek bir hisle baş başa kalır.
Prof. Janos Szentagothai
(Budapeşte Semmelweis Tıp Fak. Anatomi Profesörlüğü. Macaristan Bilimler Akademisi Başkanlığı)
…Evrenin başlangıcına dair edinilen bilgilerin hiçbir zaman –bu yolda ne kadar yol kat edilirse edilsin- ilk başta etkin olan Yaratıcı birs gücün varlığını olumsuzlaştırmaya yetmeyeceğini düşünüyorum. …Allah’ın varlığına … tamamen ikna olmuş durumdayım.
Allah pek çok ayetle yaratılmışlar üzerinde düşünebilmenin, Allah’tan gereği gibi korkup sakınmanın, O’nun büyüklüğünü, yüceliğini kavrayabilmenin bir yolunun “ilim sahibi olmak” olduğunu haber vermiştir. Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:
“Allah, gerçekten Kendisi’nden başka İlah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O’ndan başka İlah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O’ndan başka İlah yoktur.” (Al-i İmran Suresi, 18)
“Ancak onlardan ilimde derinleşenler ile mü’minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Namazı dosdoğru kılanlar, zekatı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar, Biz bunlara büyük bir ecir vereceğiz.” (Nisa Suresi, 162)
“Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır.” (Rum Suresi, 22)
Evreni ve içindeki tüm varlıkları incelemenin ve Allah’ın yaratış sanatını keşfederek insanlığa açıklamanın yollarından biri ise “bilim”dir. Dolayısıyla din, bilimi Allah’ın yaratışındaki detaylara ulaşmada bir yol olarak benimser ve bu nedenle bilimi teşvik eder.
Din, bilimsel araştırmaları teşvik ettiği gibi, İslam dininde var olan gerçeklere göre yönlendirilen bilimsel araştırmalar da çok hızlı ve kesin sonuçlar getirir. Çünkü din, evrenin ve canlılığın nasıl var olduğu sorusuna en doğru ve en kesin cevabı vermektedir. Dolayısıyla doğru bir noktadan başlanarak yapılan araştırmalar, evrenin ve canlılığın var oluşuna ait sırları en kısa sürede, en az emek ve enerji harcayarak açığa çıkaracaktır. 20. yüzyılın en büyük bilim adamlarından biri olarak kabul edilen Albert Einstein’ın da söylediği gibi “dinsiz bilim topaldır”, yani dinin yol göstermediği bilim ilerleme gösteremez, kesin sonuçlara ulaşması çok zaman alır ve hatta çoğu zaman sonuç alınması mümkün olmaz.
Bu gerçeği göremeyen materyalist ideolojiye sahip bilim adamları tarafından yönlendirilen bilimsel çalışmaların ise, özellikle son iki yüzyıldır, insanlığa ne kadar vakit kaybettirdiği, bu yolda yapılan çalışmaların büyük bir kısmının heba olduğu ve harcanan trilyonlarca liranın nasıl boşa gittiği gözler önündedir.
İşte bu nedenle, insanların kesin olarak bilmeleri gereken bir gerçek vardır: Bilim ancak Allah’ın sonsuz kudretini, evrendeki yaratılış delillerini araştırma amacını benimser ve bu amaç doğrultusunda çalışırsa doğru sonuçlara ulaşabilir. Rotası doğru çizilirse, yani doğru yönlendirilirse bilimin gerçek amacına en kısa sürede ulaşması sağlanabilir.
Yazar / Mehtap Süer / Araştımacı Yazar
Referanslar:
1-Newton, Principia, 2. baskı; J. De Vries, Essentials of Physical Science, B. Eerdmans Pub.Co., Grand Rapids, SD, 1958, s.1
2-http://www.ldolphin.org/bumbulis/
3-Henry Margenau & Roy A. Varghese, Cosmos. Bios, Theos, Open Court Publishing Company, Illinois, Mayıs 1992
4-http://www.ldolphin.org/bumbulis/