Alet Kullanan Canlılar ve Evrimcilerin Yanılgıları

Alet Kullanan Canlılar ve Evrimcilerin Yanılgıları

İnsanların hem zekâ hem de el becerisi olarak mükemmel bir şekilde alet kullanmaya uygun yaratılmış olması evrimi savunanlar için büyük bir sıkıntı kaynağıdır. Bu yüzden alet kullanmanın nasıl başladığına dair somut deliller içeren makul bir anlatım yerine bilimsel görünümlü bazı hikayeler anlatmayı tercih ederler.

Onlara göre güya atası maymun olan insanlar, daha yarı maymunsu iken alet kullanmaya başlamış ve bu durum onların insanlaşmasını sağlayan etkenlerden biri olmuştur. Aşağıdaki alıntıda, bu batıl ve sapkın düşüncenin somut bir örneğine yer verilmektedir:

Âlet yapma yeteneği, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden biridir. İnsan, bildiğimiz başlangıç döneminden bu yana teknoloji üreten bir varlıktır. Bu bakış açısı ile de teknolojinin tarihi insanlığın tüm evrimini içerir.” (1)

Evrimciler, maymundan insana geçişte bir aşama olduğunu iddia ettikleri bu hayali canlıya ‘Homo Habilis’ adını vermişlerdir. 

İddiaya göre ‘Homo Habilis’, dik yürüme yeteneğine ve atalarına göre daha büyük bir beyin hacmine sahipti. Üstelik, taştan ve tahtadan alet kullanabilme yeteneği de vardı. Bu sebeple, insanın atası olabilirdi. 

Oysa 80’li yılların ortalarından sonra bulunan aynı türe ait yeni fosiller, bu görüşü tamamen değiştirecekti. Yeni bulunan fosillere dayanan Bernard Wood ve Loring Brace gibi araştırmacılar, bunların, “alet kullanabilen insan” anlamına gelen ‘Homo Habilis’ yerine, “alet kullanabilen Güney Afrika maymunu” anlamına gelen ‘Australopithecus Habilis’ olarak sınıflandırılması gerektiğini söylediler. Çünkü Homo Habilis, Australopithecus ismi verilen maymunlarla birçok ortak özellik taşıyordu.   Australopithecus gibi uzun kollu, kısa bacaklı ve maymunsu bir iskelet yapısına sahipti. El ve ayak parmakları tırmanmaya uyumluydu. Çene yapıları, tamamen günümüzdeki maymunlara benziyordu. 630 cc.’lik beyin hacimleri de bunların birer maymun olduklarının bir göstergesiydi. Kısacası bazı evrimciler tarafından bir ara form olarak gösterilen Homo habilis, gerçekte tüm diğer ‘Australopithecus’lar gibi soyu tükenmiş bir maymundu.

İlerleyen yıllarda yapılan araştırmalar, ‘Homo habilis’in gerçekten de ‘Australopithecus’tan farklı bir canlı olmadığını ortaya koydu. 1984 yılında Tim White tarafından bulunan ve OH62 ismi verilen iskelet ve kafatası fosili, bu türün, günümüz maymunlarınınki gibi küçük beyin hacmine, dallara tırmanmaya yarayan uzun kollara ve kısa bacaklara sahip olduğunu gösterdi.

Amerikalı antropolog Holly Smith’in 1994 yılında yaptığı detaylı analizler de yine ‘Homo habilis’in aslında “homo” yani insan değil, maymun olduğunu gösterdi. Smith, Australopithecus, Homo habilis, Homo erectus ve Homo neandertalensis türlerinin dişleri üzerinde yaptığı analizler hakkında şöyle diyordu:

Dişlerin gelişimi ve yapısı kriterine dayanarak yaptığımız analizler, Australopithecus ve Homo habilis türlerinin Afrika maymunlarıyla aynı kategoride olduklarını, ancak Homo erectus ve Neandertal türlerinin günümüz insanlarıyla aynı yapıya sahip olduğunu göstermektedir.” (2)

Aynı yıl Fred Spoor, Bernard Wood ve Frans Zonneveld adlı üç anatomi uzmanı çok farklı bir yöntemle yine aynı sonuca ulaştılar. Bu yöntem, insan ve maymunların iç kulaklarında yer alan ve denge sağlamaya yarayan yarı-çembersel kanalların karşılaştırmalı analizine dayanıyordu. Spoor, Wood ve Zonneveld’in inceledikleri tüm Australopithecus ve dahası Homo habilis örneklerinin iç kulak kanalları, günümüz maymunlarınınkiyle aynıydı. ‘Homo erectus’un iç kulak kanalları ise, günümüz insanlarındaki gibiydi. (3) 

Bu bulgu, çok önemli iki sonucu göstermektedir: 

(1) ‘Homo habilis’ adıyla anılan fosiller, gerçekte “homo” yani insan sınıflamalarına değil, ‘Australopithecus’ (maymun) sınıflamalarına dahildir. 

(2) Hem ‘Homo habilis’ hem de ‘Australopithecus’ türleri, eğik yürüyen, yani maymun iskeletine sahip canlılardır. İnsanlarla ilgileri yoktur. 

Birçok evrimci, şempanzelerin alet yapma ve bunu kullanma becerisini bir ayrıcalık olarak görmüş ve bunu, insanın evrimleşmesi masalındaki ana unsurlardan biri olarak kabul etmiştir. Bu sapkın inanışa göre, şempanzeler alet yapacak kadar zeki olduklarına göre, insanın atası olmaya da en büyük adaydılar. Ancak doğada yapılan araştırmalarda, alet kullanan başka birçok canlı türünün tespit edilmesi, evrimcileri zor   durumda bırakmıştır. Bu canlıların hepsi, evrimcilerin iddia ettiği süreçte, insandan çok daha önce yer almalarına karşın, alet kullanmakta ve hâlâ milyonlarca sene evvelki fiziksel ve biyolojik özellikleriyle yaşamaya devam etmektedirler. 

Birçok hayvan türü farklı yetenek ve özelliklere sahiptir; ancak hiçbir evrimci bu hayvanların, insanların yakın akrabaları olduğu iddiasında bulunmamaktadır, çünkü bu, ideolojilerine uygun değildir. 

9 Ağustos 2002 tarihli Science dergisinde yayınlanan bir çalışmada, Oxford Üniversitesi zoologları, sıradan karga türlerinin maymunlardan daha yetenekli olduklarını ve el becerileri bulunduğunu gösteren bir çalışmanın sonuçlarını yayınladılar.

Oxford Üniversitesi zoologları tarafından yapılan bir deney sırasında, sıradan ve eğitilmemiş bir karga, kendiliğinden bir teli bükerek kanca şekline getirdi ve   bu kancayı kullanarak, dikey bir borunun içine yerleştirilmiş olan yiyecek dolu kovayı aldı. Science dergisinde bu çalışma hakkında şunlar yazıyordu:

“Primatlar çok yönlü ve kompleks alet kullanıcıları olarak kabul edilir, ancak New Camedonian kargaları (Corvus moneduloides) üzerinde yapılan gözlemler, bu kuşların aletlerle ilgili? yeteneklerde primatlara rakip olabileceklerini gösterdi…” 

BBC bu hikâyeyi ele alırken, kargaların insanın sözde “en yakın kuzenlerini” utanç içinde bıraktığını, kargaların alet yapımında şempanzelerden daha iyi olduğunu yazdı. Oxford Üniversitesi’nden Davranışsal Ekoloji Profesörü Alex Kacelnik ise “Şaşırtıcı olan, karganın   hiçbir eğitim almamış olmasıydı” dedi.  Evrimci Prof. Kacelnik, ayrıca şu yorumu yaptı: 

“İnsanların kuşlardan daha yakın akrabaları olan primatlarla yapılan deneylerde, herhangi bir kasıtlı, özel alet yapımına rastlanmamıştı. Sadece bizim tahminimizden daha akıllı değil, aynı zamanda aletler konusunda şempanzelerden daha yüksek bir anlayışa sahiplerdi.” (4) 

Evrimciler maymunların bir şeyleri ezmek veya kırmak için taş benzeri aletler kullanmaları kasıtlı olarak öne çıkarılırken diğer canlılar görmezden gelinir. Mesela ağının yakalama kapasitesini arttırmak için iplikçiklerin birleşim noktasına bir ağırlık bağlayarak ağın gergin hale gelmesini sağlayan örümcek veya kunduzlar ağaç gövdeleri ve taşlarla baraj setleri inşa eden kunduzlar şempanzelerden çok daha yeteneklidirler. 

Ancak, bu canlıların insanların yakın akrabaları olduğunu iddia etmek, evrimci kabullere uymayacağı için, genellikle bu canlıların yetenekleri göz ardı edilmektedir. Sıradan bir karganın gösterdiği yetenek, BBC’nin haberinde söylendiği gibi, aslında şempanzeler için değil, evrimciler için bir utanç kaynağıdır. Bu tür örnekler gündeme geldikçe, evrimciler, ya kargaların insanlara şempanzelerden daha yakın olduğunu kabul etmek zorunda kalacaklar ya da teorilerini terk edeceklerdir.

Şüphesiz hiçbir canlı türü bu birbirinden çok farklı ve üstün özelliklere kendiliklerinden sahip olmamışlardır. Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah, benzersiz yaratma sanatıyla bu canlıları kusursuz bir tasarımla ve hayranlık verici bir güzellikte var etmiştir. Rabbimiz, bir Kuran ayetinde şöyle buyurmaktadır:

O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr suresi, 24)

Referanslar:

(1) http://historicalsense.com/Archive/Fener15_1.htm

(2) Holly Smith, American Journal of Physical Antropology, cilt 94, 1994, s. 307-325

(3) Fred Spoor, Bernard Wood, Frans Zonneveld, “Implication of Early Hominid Labryntine Morphology for Evolution of Human Bipedal Locomotion”, Nature, cilt 369, 23 Haziran 1994, s. 645-648.

(4) http://www.guardian.co.uk/silly/story/0,10821,771701,00.html 

Rating overview

  • 4,5
Total score
Good 4